Omaha Yerlileri

Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

kd-dakota

Kuzeydoğu Nebraska’da yaşayan “Omaha” adlı yerlilerden kalma eski bir giysi. Deri, ipek, boncuk ve kemiklerden yapılmış olan bu giysi Ay yıldız ile bezenmiş. Dakota diline çok yakın bir dil konuştuklarından Dakotaların bir boyu olarak görülmüşlerdir. Kuzey Amerika’nın ortasında “Büyük Ovalar” içinde yaşayan Omahalar, “Ovalar Bölgesi Yerlileri” olarak da adlandırılır. Ne denkliktir ki “Ovalar Bölgesinde” yaşayan bu Ova Yerlilerin adı “Omaha” dır. Oba / Ova [Oma / Obo] bilindiği üzere Türkçe kökenli bir sözcüktür ve “çevresine göre çukurda kalmış, az eğimli, geniş ve dar düzlükler, yaylalar” anlamındadır. Bu bölgelerde kurulan Göçer evlerine de ad olmuştur. “Omaha” yerli adı “Ovalı” anlamından öte değildir. Aynı bölgede yaşayan “AyOva” (Iowa) yerlileri ile de akraba olarak görülürler.

omaha-ay-yildiz-kurt-tamga

Diğer Ay yıldızlı üstlük ile aynı dönemlere tarihlenen bir eser. (1800 lü yıllar) Üzerinde Ay Yıldız, Kurt türevi bir canlı, Kün (Güneş) ve bir tamga yer almakta. Bu tamga genelde Tatar – Nogay Türk tamgalarından biri olarak sıkça gördüğümüz bir tamga. Hem “boğa” hem de “kurt” tamgası olarak adlandırılır. (Baş ve üzerinde iki kulak – boynuz olarak betimlenir) Tam yuvarlak olmayan, daha yayvan ve basık olanına ise Türk imlerinde “Ot” tamgası denir. (Toprak ve üzerinde iki tutam ot ile betimlenir) Bu tamganın içinden çıkan benzer türevleri de vardır. Bu dört değerin ve Omaha (Ovalı yerliler) adının Türk kültürü ile eşlik göstermesi bir denklik ile açıklanabilir mi?

– Kürşad BAYTOK

BALBAL

Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

çolpan ata kr.

Çolpan Ata / Kırgızistan

Türk yontu geleneği üzerine bir çok yazı yazıldı. Sayısız örneği olduğu ancak adının anlamı üzerinde iyi durulmadığı için “Balbal aslında nedir?” sorusu bizi düşündüren en önemli soru oldu. Bu sorudan yola çıkarak asıl yanıta ulaşmaya çalışalım.

Çin kültürü içinde de yer alan ve “İbn Fadlan” ın; “ölen kişinin yaşamı boyunca öldürdüğü kişi ya da kişilerin sayısı kadar yapılan ve diğer yaşamda ona hizmetçilik edecek kişilerin yapıtları” diyerek ”Türk geleneği” olduğunu söylediği sözü anımsayalım. Feridun Ağasıoğlu ise balbalın aslında yanlış değerlendirildiğini, tüm balbal sanılan kişi yapılarının birer bediz (heykel) ürünü olduğunu ve bunların “taşbaba, taşata, taşnene vb.”  adlar ile anılması gerektiğini, her birinin mezar başlığı olduğunu söyler. Gerçekte Balbal denilenlerin ise binlerce sayıda olup dikilitaş şeklinde yere konulduğunu, içeriğinin ise yine İbn Fadlan’ın dediği gibi diğer yaşamda hizmet amaçlı olduğunu düşünür. Bu tanım ve benzetmelere tamamen yanlış demek doğru değildir.

bilge kagan

300 e yakın Türkçe yazılı taştan biri olan Bilge Kagan Benggütaşı / Moğolistan

Balbal adının geçtiği ilk yazılı tanımlar, ölen Türk “Kagan, Yabgu, Kumandan, Tigin, Beği gibi” önemli kişilerin,  yaşarken öldürdükleri  ve kendileri gibi önemli düşmanlarının adına “diktiklerini veya kıldıklarını” söyledikleri  büyük ya da küçük nesnelerdir. Orkun Benggütaşları başta olmak üzere başka Türk kaya yazıtlarında Balbal sözcüğünün geçtiği örnek yazımları aşağıda görebilirsiniz.

Türk Yazısı’nda (Göktürkçe) BALBAL yazımı : BALBAL TAMGA

Bilge Kagan Benggütaşı : Okumaya devam et

Soba (gülmece)

Etiketler

, , , , , , , , , ,

soba

Aşağıda yer alan gülmeceyi okuduğunuzda, bir çok kere anlatmaya çalıştığım ama yer yer başarılı olamadığımı düşündüğüm durumun özetini bulacaksınız. (“Tarih, bediz, tamga, im yorumlamacılık” adlı çocuk oyununa ve uydurukçu bilgi yoksunu oyuncularına gelsin) – Kürşad BAYTOK

“Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunuyormuş. Birden yağmur bastırınca, bunlar da hemen yakındaki bir arazi evine sığınmışlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz evden ayrılmış. Bunlar ev sahibini beklerken, dikkatleri soba üzerinde toplanmış. Soba yerden 1 metre yukarda, altındaki dizili taşların üzerindeymiş. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair, kendi aralarında tartışmaya başlamışlar.
Kimyacı:
– Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.
Fizikçi:
– Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.
Jeolog:
– Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak, yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.
Matematikçi:
– Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.
Antropolog:
– Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle, sobayı yukarıya kurmuş.
Bu sırada ev sahibi gelmiş. Ona sobanın yukarda olmasının nedenini sormuşlar. Adam demiş ki:
– Boru yetmedi!.. “