Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

hakkari cilo balbal

Cilo Dağı, Toros Sıra Dağlarının en doğu uzantısını oluşturur ve Yüksekova, Hakkari il sınırlarında yer almaktadır. Her mevsim karlarla kaplı olan zirvesi ve beş ayrı alanda toplanmış olan buzul kesimleri ile Ulu bir dağdır. Daha önce Sayın Servet Somuncuoğlu’nun Gevaruk yaylasında yaptığı çekimlerden sonra, şimdi de Sayın Ümit Şıracı’nın bulgusunu yaparak görüntülediği kaya üzeri bedizler, Cilo Dağının Tanrı Dağları kuşağından farkı olmadığını gösteriyorlar.

İlk sırada Türk kaya bedizlerinin uçsuz bucaksız yayılımında karşılaştığımız Dağ keçisi çizimleri yer alıyor. Sayısız Dağ Keçisi çizimi, Cilo Dağının ve bölgenin ne denli kutsal bir yer olduğunu bizlere göstermeye yetiyor. Başını Dağ Keçisi ve Geyiklerinin çektiği bu bediz ve betimlemeler, diğer Türk kutsal bölgelerde de olduğu üzere 3 ana başlık altında toplanabilir.

  • Tanrıya canlı ıduk (kurban) olarak sunulan ve bunun Tanrıya ve sonsuza uzanması, unutulmaması için taşa vurulan Bedizler..
  • Kişiyi Tanrı katlarına ve Tanrıya eriştiren başlıca kutsal hayvanların taşa vurulan bedizleri ki, bu kişi evren anlayışının da bir yansımasıdır.
  • Doğrudan kutsal olmayı, Tanrıdan kut alma düşüncesini, ona alkışı (duayı) tamamlamayı betimleyen; Tanrıya uzanan ulu boynuzların bir şekilde kendi dileklerini de ona ulaştıracağı düşüncesi ile yapılan bu çizimlerin, yine ulu ve kutlu sayılan bu yüksek dağlarda taşa vurulması.

Bu 3 durum, Türk kaya bedizlerinde sıklıkla görülen, inanç yapısının da temelini oluşturan sosyal ve evrensel bir anlayışın yansımalarıdır.

Cilo Dağı ve bu geniş bölge, hiç kuşkusuz ülkemizdeki kaya bedizi ve tamgaları adına en iyi korunmuş ve en çok esere iye kutsal alanların başında gelmektedir. Nasıl ki Tamgalısay, Kalpaktaş ve Saymalıtaş gibi Ulu ve kadim bölgeler Türk’ün eski dönemlerinden günümüze kadar süregelen bir kutsallıktaysa; Cilo Buzullları için de aynısı düşünülebilir. Bu kutsal alan tepeden aşağı yayılım göstermekte ve daha önceki bulgulardan da anlaşılacağı üzere yaylalara kadar inmektedir.

Bu kutsal alanlar Türkler için hem bir yakarış ve alkış (ayin ve dua) hem de birer yükünme (ibadet), ıduk (adak) alanı olmuştur. Bölge genelinde görülen kaya üzeri bedizlerden ve tamgalardan anlaşılacağı üzere bu kutsal alanların binlerce yıldır, belirli dönemlerde Türkler tarafından uğrak yeri olmalarının yanı sıra, ileride daha çok incelendiğinde ve araştırıldığında gömü alanlarına da iye olması olasıdır. Bölgede kaya üzeri Balbal bedizlerinin bulunması ve OQ ile Tengri tamgalarının da yer alıyor olması bunu göstermektedir.

Sonuç olarak açıktır ki bu bölge, Türk’ün erken dönem izlerini taşımakta, onun yüksek düşüncesinin ürünü olan eserlerini saklamakta ve Türk’ün inanç, kültür yapısının varlığını ortaya koymaktadır.”

996587_10151761040072900_1805860371_n

Kutsal Dağ Geyiği

1185957_10151756808532900_923861440_n

Boynuzları göğe uzanan Kutsal Dağ Keçileri ve Türk OQ tamgası aynı taşta. Tengri tamgasının da içeriğini oluşturan bu tamga, hem kutlu olmayı; kut vermeyi ve almayı, hemde hayvanlar ile birlikte kullanıldığında ona ıduk (canlı kurban) sunmayı imlemektedir. Gömü ve yakarış dönemlerinde ise onun aracılığı ile Gök katlarına; Tengri’ye erişimi betimlemektedir. Bu kutsal alanlarda bir Kam yakarışı, alkışı ve kişi yükünmeleri olduğu açıktır. Bu bölgeler çok uzun sürelerdir belirli dönemlerde durmaksızın Türkleri ağırlamış ve bedizlere bediz, tamgalara tamga katmıştır..

998489_10151756972667900_848014062_n

Abartılı oranda boynuz betimlemeleri her zaman bir kutsallık yükleme amaçlıdır. Tengri’yi uluyan, öven ve ona uzanan bu kutlu boynuzlar;  bunları betimleyen kişileri ve ona erişenlerinde kutlanmasına neden olacaktır..

1238070_10151762952542900_1736335243_n

Kaya üzerine vurulmuş olan bu Türk balbalı, şimdiye kadar görünen tüm bu bediz ve tamgaların başka halklara da ait olduğu izlenimi verilmeye çalışılan kimilerinin düşüncelerini de kuşkusuz temelden sarsmaktadır. Yer üzerinde bu yapı ve betimleme Türklere aittir. Şu kesindir ki sayıları binlerle gösterilebilen Türk Balbal ve heykelleri bu bedizde de yer alan yapıları ile aynı sürecin, kültürün ve inancın eserleridir. Yığılımı ve yaygınlığı kadim Türk bölgeleridir. Hiç kuşku yoktur ki bu eserler Türk’e aittir ve Türk’ün yaşadığı her yerde belgelenmektedir. Türk için bunların tamamı; taşa vurulduğu ve yere dikildiği toprakların tapularıdır! Bir elinde TOLU bir elinde Süngük tutan, yapısı tamamen Türk oyma yapısına uyan, çevresi Türk’ün kutsal bediz, ongun ve tamgaları ile çevrilmiş bu eserler görmezden gelinerek bir tarih nasıl yazılabilir?

– Kürşad BAYTOK